22 Nisan 2013 Pazartesi

Bir başarı masalı(!) - 3


2 gün oldu hala ses yok acaba mağazada bir sorun mu var. Arayım bari de belki sorun vardır.
-         
-          Aloo mağaza mı?
-          Evet buyurun.
-          Ben .com dan arıyorum bizim siparişler vardı nasıl oldu onlar? 2 gün oldu da.
-          Evet. bir tanesi eksikmiş diğerleri tamam.
-          Tamam olanları alırım bu akşam. Kolay gelsin.

İyi en azından çoğunu tamamladık. Şimdi tamam olanları götüreyim.
Aaa nasıl müşteri bu ya bir tanesi eksik diye hiçbirini almadı. O ayakkabı olmadan o takım bir şeye benzemezmiş. Hepsi tamam olmazsa siparişi iptal edin falan.  Ne olur yani %90 tamam işte. Gerisi de olmayıversin.
Neyse ben yarın mağazaya uğrar alırım diğer ürünü de.

-          İyi akşamlar.
-          İyi akşamlar.
-          Ben .com dan geliyorum eksik bir ürün vardı geldi mi acaba?
-          Bakayım. Hımm o üründen kalmamış maalesef. Dilerseniz onun yerine şundan var.
-          Hadi yaa. Nasıl olur. Sipariş elimde kalacak. Tüh.

Eyvah ne olacak şimdi. Müşteri istemiyorum diyor ne yapacağım. Neyse bari mağazaya geri vereyim bu ürünleri.
Aaa mağaza da almam diyor. Ne münasebet canım. Öyle şey mi olur. Hiç kullanılmamış ürün paketinde nasıl almaz yahu. Şuna bak yahu, ben ticaret yapıyormuşum son kullanıcı değilmişim. Bu şekilde ticaret olmazmış. Tüh elimizde mi kaldı hepsi yani?

Kıssadan hisse

Evet hikaye uzayacak gibi görünüyor Tolga Beyin girişimi her ne kadar doğru yönde olsa da o kadar eksikti ki sonucun bir başarı olması ancak masallarda mümkün olabilecek gibiydi.
Eticaretin en önemli özelliklerinden/avantajlarından biri stoksuz çalışmaktır. Eğer stoksuz çalışabiliyorsanız eticaret anlamlı ve karlı olabilir. Ama stoksuz çalışmanın çok ciddi şartları var.
Yukarıdaki hikâyede olduğu gibi stok hareketli bir alan. Yani bir ürün şimdi stokta var birazdan yok sonra tekrar var. Bu hareketi takip edemiyorsanız veya ürün aşırı derecede hareketli ise, o ürünün eticaret kanalıyla satılması mümkün olmayacaktır.  (Just In Time)
Tedarikçi ile sıkı bir işbirliği gerekli.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Bir başarı masalı(!) - 2

Önceki Yazı

Öff ya öff. Anlamıyorum ki bu milleti. Milenyumda yaşıyoruz, adam bana hala elindeki ürünlerin resimlerinin elektronik olarak olmadığını söylüyor. Nasıl olur, gidip kendim mi çekeyim o kadar resmi hayret bir şey yani. Nasıl yapacağım ki bunu. Dur bakayım benim yeğen belki yapar. Nasıl olsa öğrenci, vakti vardır. Cep telefonuyla çeksin sonra kaydederiz bilgisayara.

-          Ah Engin merhaba, nasıl, çekebildin mi resimleri ? Nasıl oldu.
-        Çektim abi, baya çektim ama abi ben anlamadım. Bu resimleri ne yapıcaz biz? Siteye mi koyacağız.
-          Evet Engin, siteye koyup satacağız hepsini.
-          Resimleri mi?
-          Hayır resimlerde görünen ürünleri.
-          İyi de abi ya elinde kalmazsa, bunların kaç tane olduğunu bilmiyoruz ki?
-          Ne yapalım Engin, koyalım siteye satılırsa gidip isteriz adamdan işte.
-          İyi de abi ya elinde yoksa.
-          O zaman iade ederiz parasını müşterinin.
-          İyi o zaman abi. 

Vay be amma program yazmışım ürünleri güncellemek 10 dakikamı aldı sadece. Heey. Biliyordum, siteyi güncelleyince hemen bir sipariş gelmiş işte bak. 1 tane bluz, 1 tane de etek. Güzel hem de aynı şehirdeyiz İstanbul da. Hımm yakınmış da yeri. İyi, malları bugün sipariş veririm akşam geçerken de paketi alır götürürüm müşteriye. Yaşasın.

Eveet paketler de tamam parasını da hemen verdim. Peşin olunca biraz indirim de yaptı adam ee ne de olsa kaz gelecek yer benim site. Ah tamam adresi de buldum şu paketleri teslim ettikten sonra her şey tamam.
Nasıl da sevindiler paketi görünce. Eee hizmet buna derler,  bugün sipariş ver akşama evine gelsin. Süperr. Ben de mi sipariş versem buradan acaba J.

Aaa mail atmış bir müşteri. Hımm ne diyor bu yaaa. Aa meğer 42 beden istemiş siparişte, ben 44 yollamışım. Hay aksi. Tüh ya. Geri vermek istiyor. Neyse akşam gidip değiştireyim en iyisi. Paketi alayım da geri götüreyim, mağazadan 42 sini alırım.

Mağazacıya bak yahu ne kadar pişkin. 44 yollamışım diyorum 42 yerine, adam hiç oralı değil, ben geri almam diyor. Neyse biraz ısrar edeyim bari yoksa elimde kalacak ürün.
Çok şükür ürünü değiştirdik. İnşallah bir daha sorun olmaz da iade etmek zorunda kalmam parayı. Yarın akşam teslim ederim artık.

Eveet bak bir sipariş daha gelmiş. Oooo bu baya büyük bir sipariş.  Vay bee işte böyle, siparişler geldikçe iyi ki açmışım bu siteyi diyorum. Neyse şu siparişleri mağazaya yollayayım da hazırlasınlar bari.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Bir başarı masalı(!)


Uzun süren ( 2 ay kadar)  gayretler sonucu ürettiğim programı sonunda internete açtım.  Zaten bilgisayar mühendisi değil miyim iyi düşünmüşümdür ne de olsa diye içimde de gizli gizli bir gurur var. Eee 2 ay öyle pek de uzun sayılmaz hani. Bu kapsamda bir uygulama yapmak o kadar da kolay değil yani.
Web sitesini  internete koyduktan sonra yapabileceğim tek şey insanların siteyi kullanmasını beklemek.  Bu sadece bir zaman meselesi sonuçta. Nasıl olsa bir kullanan bir daha bırakamayacak J.
Evet zaman geçiyor bekliyorum. Uygulamayı kullanan kişi sayısı bugün 1. Eh o da benim zaten. Ama bugün daha ilk gün bir süre sonra insanlar bu siteyi fark edip devamlı buraya gelecekler. Biraz beklemem lazım sonuçta.
Ah sabah olmuş hemen kalkayım bakalım kaç kişi gelmiş siteye,  evet işte bak sayı 3 olmuş. Demek siteden haberleri oldu. Ama nasıl. Dur şu ziyaret kayıtlarına bir bakayım bunlar da kimmiş. Ah evet uğrayanların ip adresleri bakalım nerde oturuyorlarmış. Bir nic taraması yapalım. Aaa, meğer bunlar arama motoruymuş. Hımm demek arama motorlarına yaptığım kayıt işe yaramış robotlar siteyi keşfetti. Neyse biraz daha beklemeliyim. Arama motorlarında site çıkınca nasıl olsa herkes buraya gelecek.
Eee akşam oldu ama sayı hala 3. Şu portallara siteyi kaydedeyim bakayım, belki faydası olur. Boş durmayayım bu arada.
Ahhh yine sabah olmuş bakalım sitemiz ne durumda. Evvet işte demiştim siteye akın akın geliyorlar daha şimdiden 10 olmuş. Bakayım nerden gelmişler. Hımm eveeet 3 tanesi yine arama motoru eh onlara alıştık zaten, bu 2 tanesi portalın kontrol ziyaretleri sanırım tamamdır,  bu 5 taneden biri benimki 2 tanesi üye olduğum reklam bannerlarının,  bu ip yi tanıyorum sanki evet bu bizim şirketin adresi , öyle ya dün iş arkadaşım Sinem’e yeni bir site yaptığımdan bahsetmiştim.  Çanta ve giyim üzerine demiştim. Çok sever süslenmeyi hemen ziyaret etmiş demek ki. Bu diğeri ne acaba, bulamadım bir türlü, Ukrayna diyor ama neyse.
Evet ziyaretçilerim dün 3 taneydi şimdi 10 oldu. Evet işte böyle hergün %300 büyürsek bu gidişle 1 yıl sonra tatile Dubai ye giderim artık. Ne güzel…
Nasıl olacak 1 ay oldu ama hala günde 15 kişiyi geçmiyor ziyaretçiler zaten 5-6 tanesi de robot 1 tanesi ben. Neden artmıyor ki bu ziyaretçiler.
Ah Sinem geliyor, dur şuna bir sorayım bakayım, bu konuda bir fikri vardır belki.

-      Merhaba Sinem,
-      Merhaba Tolga, nasılsın.
-      İyiyim sağol, sana bir şey sormak istiyorum. Şu yeni açtığım site ile ilgili. Sen bir kere oraya girmiştin. Ne düşünüyorsun.
-      Site hakkında mı? Iııı evet, evet bence çok güzel olacak eminim çok para kazanacaksın. Nasıl gidiyor satışlar?
-      Aslında pek iyi değil. Doğrusunu söylemek gerekirse hiç satış yapamadım daha.
-      Sabret yaparsın bence. (Gerçeği söylesemiydim acaba hevesini de kırmak istemiyorum ama ürünleri hiç de çekici değil)
-      Öyle mi dersin.  Neden satılmıyorlar ki? Sen ne dersin?
-      Bak Tolga hevesini kırmak istemiyorum ama sitendeki ürünlerin modası geçmiş artık. Onları annem kullanırdı ancak. Bence ürünlerini değiştirmen gerek.
-      Ama nasıl olur ben onları 2 ay önce güncellemiştim.
-      2 ay mı sen ne diyorsun Tolga ben geçen ay aldığım şu çantayı artık kullanamıyorum. Bak şimdi yenisini alacağım.
-      Öyle mii hımm sağol anladım.


Evet bu iyi bir ders oldu bana. Demek ki güncelleme yapmam gerek. İyi de zaten günde ancak 15 kişi geliyor diye niye yapayım ki böyle bir şey? Ama yapmam lazım. Yoksa Sinem in dediği gibi eski kalıyor ürünler. Neyse bakalım nasıl güncelleyeceğim. 

RE:Eticaret mi hadi yapalım?

Önceki yazımla ilgili bazı yorumlara ilişkin birkaç satır yazmam gerektiğini düşünüyorum.

Bir okuyucum yazının başlığının konuyla pek ilgisi olmadığını söylemiş.
Her ne kadar yazı başlığı ilgisiz gibi görünse de eticaret aslında teknolojinin getirdiği bir deneyim. Bu açıdan bakarsak teknoloji, eticareti ve eticaret süreçlerini çok ciddi etkiler. Etkilemenin ötesinde belki de belirler. Aslında bununla ilgili gelişmeleri hali hazırda yaşamaktayız da. Mobil eticaret -bir başka deyişle mticaret- hayatımıza giriyor hem de pek de yavaş sayılmayacak bir hızda. Daha eticareti Türkiye de kurgulayamamış, mevcutları özümseyememişken mobili ile uğraşmaya başlayacağız hem de ne tedarikçi ne lojistik servisleri ne de veri taşıyıcıları buna tam hazır.  
Doğrusu eticaret hakkındaki 13 yıllık deneyimim bana Türkiye'nin eticaret e hazır olmadığı yönünde. Öyle ki ülkemizde daha muhasebesini excelde tutup da eticaret yapmaya çalışan şirketler mevcut. Teknoloji bu kadar hızlı değişiyorken, daha süreçlerin içeriği hakkında bir fikrimiz yokken, o süreçlerin sonunda edineceğimiz tüm hizmetleri, ürünleri hemen tüketmeye çalışıyoruz. Ne kadar verimsiz ve kısır bir durum... Teknolojinin bu denli belirleyici olduğu bir sektörde tabiatıyla teknolojinin kendine has davranışları, bir yerde sektörün de temel karakterini belirleyecektir. O sebeple teknolojiden bahsetmeyi eticaretten de bahsetmek olarak gördüm. 

Bir başka okuyucum ise yazının devamı olup olmadığını sormuş. Doğrusu sevindim. Evet yazımın devamı var aslında ancak ben hemen konuya girmek istiyorum. O sebeple teknoloji ve eticaret ilişkisini işleyen yazılarıma diğer yazılarımın arasında arada tekrar deyineceğim. Şimdilik biraz  eticaret hikayelerine  başlamak ve okuyucuları biraz daha düşündürmek istiyorum. Yeni başlayacak veya başlamış olan eticaret girişimcilerine yardımcı olacak bazı hikaye dizileri hazırladım onları paylaşacağım.

Bir yorum daha. Yakın bir arkadaşım da neden bu kadar zamandır yazmadığımı söyledi. Haklı daha önce başlamalıydım. Ama zararın neresinden dönülse kardır. 

Bir de benim yorumum var. İnsan yüzme ile ilgili ne kadar kitap okursa okusun suya girmezse yüzmeyi öğrenemez. Bir işi düşünmek kadar yapmak da önemlidir. Doğrusu ben de bu kadar senedir internetle uğraşıyorken internet ortamında paylaşımlarda bulunmadığım için kendimi eleştiriyorum. Bundan sonra umarım bu konuda gerçek işlerimde olduğum kadar üretken olabilirim.

Bana başarılar dileyin...

11 Nisan 2013 Perşembe

Eticaret mi hadi yapalım?



Eticaret ile ilgili birçok yalan yanlış, kulaktan dolma bilginiz mi var. Yoksa böyle bir şey duydunuz da ne olduğunu mu bilmiyorsunuz? İşte size bir miktar daha kafa karıştırıcı bilgilerle dolu bir yazı sunuyorum. Okuyun da sonunda kafanız iyice karışsın.
Eskiler demiş ya en iyi yol bildiğin yoldur diye. İşte onlar yanılmışlar. Artık bildiğin yol diye bir şey kalmadı. Her şey veya hiçbir şey tam olarak bilinmiyor? Örnek mi istersiniz? Emlak fiyatlarına bakın? Neye göre değişiyorlar?
Beton maliyetlerine göre mi, jeolojik özelliklere göre mi, mimariye göre mi yoksa ulaşım imkanlarına göre mi veya sakın sosyal mekanların kalitesine göre olmasın ya da belki kullanılan malzemenin ne kadar zengin durduğu ile mi ilgilidir?
Ya da aldığınız bir elektronik eşya örneğin cep telefonunuzun fiyatını ne belirliyor?
Marka, görünüş, fonksiyonlar, tuş takımı, hızı, kılıfları vs.. hangisi?
Merak ediyorum şu anda bir cihazı veya bir malı alırken kaç özelliğini biliyor ve diğerleri ile karşılaştırabiliyoruz?
Doğrusu araba alırken eskiden bir uzmana (yani sanayiden tanıdığımız ve güvendiğimiz bir tamirci ustaya) götürüp baktırır ve arabayı ona göre alırdık. Şu anda da öyle ancak bir süre sonra bunun da değişeceğini sanıyorum. Çünkü tamirciler de artık  bu makinelerdeki değişiklik hızına uyum sağlayamayacaklar. Zaten şimdi bile demiyorlar mı “arabanın yürüyen aksamına bakarız da beyninde sorun varsa bir şey yapamam abi.” diye. Ya yürüyen aksam tam elektronik hale gelirse ne olacak?
Bir cihazda işin içine otomasyon girdikçe bir akıl veya bir algoritmalar bütünü de karşımıza çıkıyor. Ancak bu akıl tabii olmadığı için akıl edenlerin dışındakilerin anlamasının kolay olduğu otomatlar yapılması hayli zaman alıyor.
Bazı uzay filmlerinde karşımıza çıkan senaryolar aklıma geliyor hep. Yüzlerce yıl önce yapılmış ancak uzayda bir yerde kaybolmuş bir uzay gemisi, kahramanlarımız tarafından bulunur. Ancak gemi aktif değildir. Bir türlü çalışmamaktadır. Halihazırdaki gemide bulunan baş mühendis bu eski gemiye çıkar. Sanki gemiyi kendisi yapmış gibi sorunu birkaç elektronik kart değiştirip, bir kısa devre yapıp çözer. Koca gemi birden ışıl ışıl çalışmaya başlar.  Afedersiniz ancak elinizdeki cep telefonu 5 yılı geçtiyse ve arıza yaparsa tamirciye götürüp tamir ettirebilen var mı?
Babamın eski siyah beyaz bir televizyonu vardı. Çocukluğumda uzun süre onu kullandık. Her ne kadar evine televizyon alan ilk kişilerden olduysak da herhalde renkli televizyon alanlar sırasında sonlarda sayılırdık. Yani o televizyon birçok kez tamire gitti ve düzeldi. Ama içini görseydiniz. İçinde şimdi belki evlerde ışıklandırma için kullandığımız boyutlarda lambalar vardı. Televizyon zaten kocamandı. Eh o kadar kocaman kartlar, kapasitörler, röleler de ancak öyle bir kasaya sığardı. O televizyon tamir edilebilirdi evet. Ettirmeye de değerdi doğrusu çünkü yenisi çok pahalıydı. O zaman o sistemi anlayan sıradan veya becerikli ama uzman olmayan tamirciler de vardı. Ama şimdi elektronik cihaz bozulunca kaç kişi tamir ettirebiliyor ki? Tamir ettirdim diyenler de bir incelesinler bakalım nasıl tamir olmuş acaba içindeki sistemin ana kartı veya beyni yenisiyle değiştirilmiş olmasın.

Bazı büyüklerimden (yani yaşça benden büyük tüccar veya işadamı) duyuyordum,  “bu zamanın kullan at tarzına ayak uydurmak gerek artık” diye. Bunu söyleyenlerden bazıları hala hayatta ve ben artık benden küçüklere diyorum ki “zaman kullan at zamanı değil, kullanmadan at zamanı J.”
Çünkü eğer zamanı geçmiş ise kullanmaya çalışmak bir eziyet. Düşünsenize hala elinizde gprs ile internete girebilen bir ürün varsa -ki hala piyasada böyle bir ürün bulmak mümkün- bununla youtube a mı gireceksiniz veya maillerinize mi bakacaksınız, yoksa haber sitelerinde mi dolaşacaksınız veya belki twitleri kontrol etmeye çalışabilirsiniz. Ama inanın zamanınız boşa gidecektir. Siz zor zahmet maillerinizin başlıklarını okurken fark ettiğiniz bir haberi düşünürken, haber hakkında yazılmış onlarca twit,  yorum ve paylaşım internette çoktan eskimiş olacak. Ve birileri (rakipleriniz) haberin bir şekilde algılanışını fark etmiş, yaptığı bir kampanya ile çoktan müşterilerinizin gönüllerini fethetmiş olabilir. Siz de gprs in yavaşlığından dem vurursunuz. Ya, hakikaten, şu 3G çıkalı ne kadar oldu 2 yıl mı? (Bu satırları 2012 de yazıyorum. Not olsun ki sonra okunduğunda garip kaçmasın). Sanırım daha şimdiden o da eskidi gibi geliyor insana değil mi? Şimdi 4G var.
Ne demiştik,  “zaman, kullanmadan atma zamanı”.